Tüp Mide Günlüğü: Şişmanlık Neye Benzer?
Hayatım ikiye ayrılıyor: obezite ve tüp mide sonrası. 7 yaşımdan beri kiloluyum. Çocukluğum, ergenliğim ve gençliğim aşırı kilolu bir insan olarak geçti. Bunun sıkıntısı çocukken arkadaşlar kadar hareketli olamama anlarında hissediliyordu. Koşmayı hiç sevmedim. Kıyafet alışverişleri de sıkıntılıydı tabii, ama her zaman bir büyük beden bulunduğu için o yıllarda sorun olmuyordu. İnsanlardan bana hediye olarak giysi almamalarını istemeye o yaşlarda başladım. Ne zaman bir vesile ile kıyafet hediye alsam ve onu açmak zorunda kalsam, hep aynı şey oluyordu; hediyeyi açtığımda üzerime belli ki olmayacak bir kıyafetle kalıyordum. Hediyeyi alan da her zaman aynı, öldürücü cümleyi kuruyordu: “Ay ama en büyüğünü aldım.”. İşte yedi yaşından beri o alınan “en büyük”leri giyemeyecek kadar kiloluyum. Bunu bilenler hediye olarak kitap alıyorlardı, sanırım o sayede az buçuk entelektüel oldum.
Bugünün terminolojisinde çocukluğumda yaşadıklarıma psikolojik taciz deniyor. Arkadaşların dalga geçmesi ve her biri kendi çapında travma değeri taşıyan beden eğitimi dersleri ile başlayan ve kendini beğenmeme/beğendirememe kıskacındaki bir ergenliğe uzanan bir süreç. İnsanın kendini sevmeye ve kabullenmeye en çok ihtiyacı olan yılları kendimde büyük ve çözmekten aciz olduğum bir sorun olduğunu bilerek geçirdim. Karşılaştığım iki yetişkinden üçü o ana kadar hiç duymadığımı sandıkları öğütlerle bana yardımcı olmaya çalışıyordu: “Aslında biraz kilo versen.”. Bana şişman olduğumu söylerken gözlerinde o anakadar farkına varmadığım bir sıkıntıyı gün yüzüne çıkardıklarını zannetmenin pırıltısı oluyordu genelde. Bu insanların yardım etmekle değil başkalarının çıkmazlarından kendilerini beslemekle ilgili olduklarını anlamam ve gerekli cevapları gerekli anlarda vermeyi öğrenmem yıllarımı aldı. Tabii bir de beni değil ailemi suçlayanlar vardı ki, ailem için bir utanç sebebi olduğumu hissettirerek bana fazlasıyla yardımcı oluyorlardı.
Bana gerçekten yardım etmek isteyenleri, yani annem babam gibi insanları sürekli hayal kırıklığına uğratıyor olmak da bambaşka bir yüktü.
Lise yıllarımda kendimi baştan flört liginin dışına attım, korunmanın tek yolu buydu. Yaşıtlarım fiziksel açıdan gelişir ve daha yetişkin bir vücuda kavuşurken ben kilo almaya devam ediyordum. Kendimle dalga geçmeyi öğrenmenin büyük kurtuluş olduğunu da aşağı yukarı aynı zamanlarda öğrendim. Artık bir ortama girdiğimde şişman olduğumu ilk olarak ben, hem de esprili bir şekilde dile getiriyordum ve bu konuda espri yapmak için iştahla bekleyenlerin elinde koz kalmıyordu. “Şişman olduğu hatırlatılınca alınıp incinen şişman” olmaktansa “şişmanlığıyla barışık komik şişman” olmak hep daha kolaydır.
Üniversite, arkadaşlarla ilişkiler bakımından daha kolaydı. Yetişkinler birbirinin yüzüne karşı dalga geçmiyor, şükürler olsun. “Senin iyiliğin için” taifesiyle nasıl başa çıkılacağını da zaten çoktan öğrenmiştim. Üniversite yıllarının problemleri daha kişiseldi: kıyafet bulamamak, hareket edememek ve şişmanlıkla ilgili sağlık problemleri. Tabii o yıllarda beğendiğim birinin beni beğenmesi gibi bir tesadüf yaşamadım ama bunlara odaklanmamayı öğrenmiştim. Adına “kilosuyla barışık olmak” denen yalanı (çoğu insanı kızdıracağını bilerek söylüyorum), tabii ki ben de benimsemiştim. Toplumun yüzeyselliğinden dem vurma, önemli olanın iç güzelliği olduğunu hatırlatma ve yıllar içerisinde gelişen şişmanlığıma dair espriler repertuvarımla silahlıydım.
Bu yıllar boyunca da az sayılamayacak derecede hasara uğradım ve defalarca kilo vermeyi denedim. Diyetisyene de gittim, şok diyet de yaptım. Taekwondo bile yaptım. Olmadı, olmadı. Kendime irademi kanıtlamaya karar vermem ile iradeye de diyete de lanet okumam arasında genelde 15 gün oluyordu. Amacım, dramatize etmek değil. Yaşadıklarım bana göre zaten trajediydi. Amacım, şişmanlığın, obezitenin barışılacak sevilecek hoşlanılacak alışılacak bir şey olmadığı konusunda ısrarcı olmak. Aksini söyleyenler olacaktır, inanmayın. Beden faşizmi yaptığımı söyleyenler de olacaktır ki 20 senelerini obez olarak geçirmedilerse kendilerini ciddiye almaya niyetli değilim.
Şişmanlık, hayatınızın her alanına etki eden, yaşam kalitenizi inanılmaz derecede düşüren, ömrünüzü kısaltan ve psikolojik olarak onarması güç hasarlar yaratan bir hastalık.
Ben hayatımın 20 senelik kıymetli bir bölümünü bu hasalıkla geçirdim ve 14 Ağustos 2015 Cuma günü saat 21.00’de 128.8 kiloyken Tüp Mide ya da İngilizce adıyla Sleeve Gastrectomy ameliyatı oldum. Üzerinden 6 ay geçti ve şu an 80 kiloyum. Benzer bir sürece girmeyi düşünenler, düşünüp korkanlar ve hiç düşünmeyenler için bir kaç yazılık bir diziye başlıyorum. Devam eden yazılarda ameliyat sürecini, öncesini, sonrasını, etkilerini ve normal bir insan midesinin %10’u kadarlık bir mideyle yaşamanın nasıl olduğunu anlatacağım.
Elden ele dağıtalım.
Kesin bilgi yayalım 🙂 Artık siz de bizdensiniz ne mutlu en güzel aylarınızdasınız çok iyi değerlendirin…
Bu kısıma bayıldım 32 yaşındayım bende hala aynı bu durum.Karşılaştığım iki yetişkinden üçü o ana kadar hiç duymadığımı sandıkları öğütlerle bana yardımcı olmaya çalışıyordu: “Aslında biraz kilo versen.”. Bana şişman olduğumu söylerken gözlerinde o anakadar farkına varmadığım bir sıkıntıyı gün yüzüne çıkardıklarını zannetmenin pırıltısı oluyordu genelde.
Ne güzel anlatmışsınız sağlığınıza kavuşmanıza sevindim.Yazınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum.